8 Eylül 2008 Pazartesi

08 Eylül 2008

Merhaba,

Yüreğine bambaşka bir dünyanın özlemini koymuş, çıkınına çökelek... Ve gözlerinde güneş tuzu… Ne yazık ki uyandığında tank paleti ve uyandığında düdük sesi... Sarı sarı yapraklarda insan iskeletleri…

İşte Eylül’ün on ikisi, işte hasat mevsimi. Hasan Mutlucan’ın “Cenge gider edasındaki sesi” kendi ülkesindeki gencecik bedenleri yok etmeye gidişin sesi. Sanki ülkenin dışına talana gider gibi... Yüreğine bambaşka bir dünyanın özlemini koyanlara doğru geceden gündüze durmaksızın işkenceye, ölüme, katletmeye doğru…

Sabahın seherinde radyolar ajans sunuyor. Kulaklar daha çok radyoya yaklaşmış. Kimse ses çıkartmıyor. “Benizler toprak gibi, NETEKİM, tank sesleri, düdük sesleri acı acı yüreğine oturuyor insanın! Herkeste korkunç bir telaş, bir koşuşturmaca, kitaplar toplanıyor toprağın altına! Gencecik bedenler gidiyor toprağın altına. Belki uyur uykusunda belki sokakta, belki okulda…

Hasat mevsimi Eylül... İçinde işkence var, ölüm var. Ve kıyıma uğramış gencecik bedenler… Eylül’ün on ikisi bir kuşağın yok ediliş hikayesi! Üzerinden geçen yirmi sekiz yıla rağmen hesabı sorulmayan darbenin ve onun darbecilerinin...

Güzel bir dünyanın özlemiydi istedikleri. Gençtiler. Ülkelerini sevdiler. İnsanların ezilmesine, sömürülmesine “Hayır!” dediler. Emperyalizme ve onun uşaklarına “Hayır!” dediler ve faşizme “Hayır!”. Her biri annelerinin göz bebeğiydi, ülkenin geleceğiydiler! Onların yaşlarını büyüttüler ve büyütüp büyütüp astılar! Her birinin sallandı bedenleri darağacında.

Oysa ülkenin en güzel koylarında resim yapamadılar onlar. Bekli de hiç sevgilileri olmadı, sevgililerinin koyunlarında uyumadılar. Uyuyacaklardı öldürülmeseydiler. Belki çok iyi bir ressam, çok iyi bir şair olacaklardı. Şiir yazacaklardı aşka dair. “Nü” yapacaklardı birilerine inat! Kendi çıplaklıklarından utanarak…

Ve çeyrek yüzyıl, utancıyla ayıbıyla hala “12 Eylül” hasatının kirli tarihiyle yaşıyor. Bir kuşağı yok etmenin hesabı sorulmadan! Hesabı sorulmadan yaşıyor kanlı tarih. Ölenlerin kanından tuvallere renk ediyor kırmızıyı. Ülkenin en güzel çocuklarının kanı ellerinde, ülkenin en güzel koylarını kirleterek…Ve ülkenin en güzel yıllarını yok etmenin utancını duymadan hala!

*Bu yazının tüm hakları Perihan ÜGE’ye ait olup izinsiz kullanılamaz!