15 Eylül 2008 Pazartesi

15 Eylül 2008

Merhaba,

Ülkenin yarım yüzyıldır yaşadığı altüstlük ve değişim süreci, küresel kapitalizmin yeni düzeniyle egemen sınıflar arasındaki çıkar çatışmalarını da keskinleştiriyor. Daha dün kendilerini iktidar ortağı sayan medya patronları, her nedense ve nasılsa bugün bangır bangır iktidara muhalefet yapıyor görünüyorlar.

Ben şunu hiç anlayamıyorum; her iktidarda o iktidarın yanında görünmeyi becerenler, kendilerine hiç sormuyorlar mı ki ben başkaları tarafından nasıl görünüyorum ya da ben bu ülke vatandaşlarının vebalini nasıl öderim?

Ortadoğunun enerji kaynaklarının paylaşılması projesini “ılımlı İslam” yaftasıyla ülkemde yoksullaştırılan halk çekiyor. Karnı aç bırakılan insanların, beyinlerinin de aç olacağı biliniyor Yoksulun sırtından doyanlar, yiğitleri bir soğana muhtaç edip toplusal muhalefeti yok ediyorlar. Karnını doyurma içgüdüsü dışında yoksullaştırıldıklarının farkına varmalarını istemiyorlar. Öte yandan medya patronları rant kavgalarını, politik bir başkaldırış edasıyla yeni gelecek iktidarda kendilerine yer hazırlıyorlar. Toplumun aydınlaması yönünde hiç mi hiç çaba harcamadan üstelik.

Velev ki bu iktidara karşı politik bir başkaldırışları var diyelim, niçin sahibi bulundukları gazetelerde ve televizyonlarda halkı uyuşturacak, onları aptal konumuna sokan programlara yer veriyor. Neden toplumun her hareketini İslami açıdan caiz mi değimli diye onaylatacak? Belki kendilerinin de güldüğü insanları dolduruyorlar. Fetva ile ülke yönetilmesinin müsebbipleri çıkarlarına basıldığında nasıl da kükrüyorlar.

Hepsi Amerika’yı yeniden keşfeder gibi... Her televizyon programında İslami argümanları kullanarak ve hatta çocuk çizgi filmlerinde bile çocukların bilinçaltına işledikleri İslami söylemlere yer veriyorlar. Demek ki Ortadoğu projesi iktidarıyla, medyasıyla destekleniyor. Öyleyse biz neredeyiz teşhisini koyduğumuz bir hastalığın tedavisini de mutlaka bizim önermemiz gerekmiyor mu? Cılız çıkan seslerimizi daha yükseltmek için ne duruyoruz?

Her türlü liberal ve konformist eğilimi reddederek herkes kendi alanında örgütlenmelidir. Pragmatik ve kariyerist yaklaşımdan uzaklaşarak bireyciliğe dayanan siyaset anlayışı reddedilmeli ve örgütlü mücadelede birleşmelidir.

Hoşça kalın!

*Bu yazının tüm hakları Perihan ÜGE’ye ait olup izinsiz kullanılamaz!