14 Temmuz 2008 Pazartesi

14 Temmuz 2008

Merhaba,

Size tesadüfen izlediğim bir filmden bahsetmek istiyorum. "Kaplumbağalar da Uçar"... Bir Bahman Ghobadi filmi. Film, mayın tarlalarında büyüyen çocukların dramını anlatıyor. Savaşın zorla büyüttüğü çocukların dramını... Dünya coğrafyasının diğer karalardan ırak eylediği "emperyalist canavarın" savaşından arta kalan yarım yaşamları anlatıyor film. Dünya coğrafyasının ırak eylediği ancak tarihin bu kadar şans tanımadığı bu canavar; kanı, savaşı, işgali çok seviyor. Kendi ülkesindeki yerlileri yok ettiği yetmediği gibi, coğrafyanın kendinden uzak eylediği topraklarda her daim kolları. Coğrafyanın uzak olmasının tarihe bir faydası olmuyor ne yazık ki! Emperyalist canavarın kolları her yere uzanıyor. Kendi çıkarlarının peşinden nerede ve ne zaman kan emeceğini planlıyor. İşte, şimdi de kendi partisi seçimleri kazanamadığında İran’ı işgal edebileceğinin sinyalini veriyor emperyalist baş Bush efendi! Dünyanın Hamisi! Nerede petrol varsa o ülkeye demokrasi getiriyor! Ülkedeki vatandaşları muhbircilik, yalakalık, öğreterek kendi iktidarını sağlamlaştırıyor. İnsanların kanıyla yükseltiyor iktidarını. Şimdi internette işbaşında! Neymiş efendim kendisine ajan arıyormuş! Aradığı yabancı dillerin için de iyi Türkçe bilen ajan da arıyor ve ajana verilecek yıllık para 75 bin dolar! Cazip değil mi? Bunca işsiz ve aç genç varken… Emperyaliste hizmet edilmez mi? İşte ülkenin hali belli işsizlik, enflasyon filan filan...

Bir taraftan emperyalistin kolları ve onun uzantılı iktidarları ve savaşları, bir taraftan iktidarın saltanatı! Bir taraftan "Susurluk"... Meşhur bin parça operasyonu sorumluları... Parti kapatmalar, yeni parti kurma senaryoları, parti kuracak olanlara ders veren ekabir "ağabeyler"... Bir taraftan sürekli değişen veya değiştirilen bomba (!) haberler... Diğer tarafta sadece ve sadece zavallı biz yönetilenler...

Bırakalım; Onlar gündemi değiştirsinler sık sık, gelin biz de onları değiştirelim ve bizim çocuklarımızın "Kaplumbağa"ları uçmasın savaşlarda…

Rotamız yeldeğirmenlerine... Hoşça kalın!

*Bu yazının tüm hakları Perihan ÜGE’ye ait olup izinsiz kullanılamaz!