21 Temmuz 2008 Pazartesi

21 Temmuz 2008

Merhaba,

Yeniden görüşmek güzel.Bir hafta sizinle ne paylaşmalıyım diye düşünüyorum.Ancak,ülkenin öylesine sıcak bir gündem takvimi var ki insan belli konulara değinmeden geçemiyor doğrusu. Sevgili meslektaşım Av. Ali Lüleci, “Hep eleştirel yazıyorsun, bir de güzelliklerden bahsetsen...” dedi. Meslektaşımın eleştirisine gönülden katıldım. Güzeli yazmak, yaşamak ve paylaşmak bizim rotamız. Ancak, insanların gerçekten yaşadıkları sıkıntıları paylaşmak, onların derdine ortak olmak, onların zorluklarını anlayabilmek de bir güzellik değil midir sevgili dostum.

Düşün ki güzel bir hafta sonu, çoluk çocuğunla pikniğe gideceksin ve bütün haftanın yorgunluğunu atacaksın… Yeşillikler içinde, ağaç gölgesinde, çimenlere uzanarak yorgunluk gidereceksin. Ama o da ne? Bir kene! İşte bütün hayal ettiğin hafta sonu tatilinin güzelliğine balyoz gibi iniveren bir gerçek.

Bunlar, bizim bildiğimiz eski kenelere de benzemiyor hani. Eski keneler de bir adap, bir usturup vardı. Geçerdi bir hayvancığın kan emilecek münasip bir yerine, sessiz sessiz hallederdi işini. Şimdiki keneler öyle mi ya. Direkt ölüm üzerine kodlanmış! Bunlar, Kırım’a, Kongo’ya seyahat etmiş, yurtdışı görmüş keneler! Cana kast ve pek fena muamele uzmanı. E ne oldu şimdi hafta sonu tatili? O tatilin güzel düşü? Ne oldu? Güzeli yaşayacaksak, neden güzeli güzel gibi yaşayamadığımızı da sorgulamak gerekmez mi? Dünya’nın doğal dengesinin bozulması, küresel ısınma, nükleer savaşlar desek eleştirmiş mi oluruz? Bunda, tabi ki herkesin hatası var. Kuş gribiyle öldürdüğümüz tavukları, “hele paçalıları” arıyoruz şimdi. Onlar keneleri yiyordu, Kırım-Kongolular da başımıza bela olmuyordu. Doğanın dengesi de mertliği de bozuldu. Eleştirilerim kendime ve hepimize! Çünkü 21. yüzyılda “kene ısırması” nedeniyle ölen kişilerin sorumluluğunu hepimize yüklüyorum.Yeryüzünün güzelliklerini hoyratça, insafsızca, bilinçsizce tükettiğimiz için…

Ama yine de; Güzel günler göreceğiz çocuklar! Güneşli, güzel günler...
Motorları maviliklere süreceğiz… Hoşça kalın!

*Bu yazının tüm hakları Perihan ÜGE’ye ait olup izinsiz kullanılamaz!